26 Şubat 2017 Pazar

Kırmızı Pazartesi ~~~Gabriel Garcia Marquez


Gabriel Garcia Marquez.
Kendisiyle tanışmam Yüzyıllık Yalnızlık ile oldu. Ve yazara hayran olmamak elde değil.
Birçok insan için oldukça yorucu karmaşık bir anlatımı var. Benim için öyle değil. Sonuçta herkes yapamaz bunu. 


Kırmızı Pazartesi de insanda şaşkınlık uyandıran bir öykü. Bir insanın öldürülüşünü anlatıyor. Aslında o küçük kasabada yaşayan herkes de biliyor adamın öldürüleceğini. ''Santiago Nasar'' ölecek olan adamın ismi, kitabın başlangıcı:
''Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, piskoposun geleceği gemiyi karşılamak için sabah saat 05:30'da kalkmıştı.''
Sürpriz son bekleyenler için yazılmamış olsa da öyle sürükleyici bir şekilde ilerliyor. İkiz kardeşler Santiago Nasar'ı öldüreceklerini kime söylediyse, sonunu bildiğim halde yine de içimde bir umut yeşerdi belki biri durdurabilir diye. Oysa ki zaten ölecekti, biliyordum. Sanki ben öyle düşündükçe kitabın 35 yıllık sonu değişecekmiş gibi.
Şimdi düşününce gülüyorum kendime.
:)

Tüm kasaba biliyordu, neredeyse herkes hatta öldürülmeden önce karşılaşan insanlar bile biliyordu ama kimse uyarmadı. Kimse inanmadı onu öldüreceklerine, kimse durdurmaya çalışmadı katilleri.  Herkes nasıl oluyor da böylesine umursamaz oluyor, bu nasıl boşvermişlik. Aslında umursamamak değil başka bir şey, tarif edemediğim bir şey. 
Kitaplardaki ya da filmlerdeki olaylarda ben hep kendimi düşünürüm. Kendimi onların yerine koyarım. Birisi bana birini öldüreceğini söylese ben ne yapardım diye düşündüm. Şaşırmak, duruma göre inanmamak veya polise gitmek aklınıza gelebilecek birçok tepki var kitapta hepsiyle karşılaşıyorsunuz zaten. Tüm bunlara rağmen adam öldü. Engellenmesi çok kolay olduğu için inanması zor bir cinayet.

Marquez yine beni şaşkınlık ve hayranlık içinde bıraktı. Nobel kendisine biraz geç verilmiş bence, ödül almadan önce de geçirdiği 20 yıllık bi yayın hayatı var. 

Hgk Günlükleri'nden sevgilerle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder